 |
Kamu İdarelerinde Protokol Kuralları |
19-10-2018 |
1- PROTOKOLÜN TANIMI, KAPSAMI, UYGULAMA ALANI VE TARİHSEL GELİŞİMİ
1.1 Protokolün Tanımı
Protokol ulusal ve uluslararası resmi münasebetleri düzenleyen yasa, yönetmelik, gelenek, görenek ve teamüllerin bütünüdür. Protokol kelimesi Yunanca ilk anlamına gelen proto ile yapıştırılmış anlamına gelen collon kelimelerinden türemiş, mühürlü resmi belgelerin, anlaşmaların ön tarafına yapıştırılan ve belgenin özeti olan ilk sayfa anlamında kullanılmıştır.
Protokol Türk diline, Fransızca’daki “protocole” kelimesinden geçmiştir. Bu kelime, ilk kez Fransa’da 1330 yılında Resmi Tutanak anlamında kullanılmış; 1829 yılından itibaren yine Fransa’da, “Resmi ilişkilerde ve törenlerde önde gelme hakkı ve biçimsel davranışlar konusunda uyulması gereken kurallar bütünü” olarak kullanılmaya başlanmıştır.
TODAİE Kamu Yönetim Sözlüğünde protokol, “ kimi kurumların ve o kurumların yöneticilerinin (özellikle yabancı kurumlar ve onların yöneticileriyle) resmi ilişkilerini ve törensel etkinliklerini düzenleme; törene katılanların öncelik ve sonralık durumuna göre yerlerini belirleme; törensel davranışları ve kuralları saptama” olarak tanımlanmıştır. Genel olarak kabul gören tanıma göre, “Protokol, törenlerde ve resmi ilişkilerde yer gösterme ve öncelikler konusunda uygulanacak kurallar bütünüdür.” Geniş anlamda protokol;“kamusal ve kurumsal alanda ve yaşamda düzenlenen bütün törenlerde ve törensel etkinliklerde, resmi ilişkilerde ve görüşmelerde, resmi yazışmalarda ve toplantılarda, kabul ve ziyaretlerde, davet ve ziyafetlerde yöntem ve biçim yönünden uyulması ve uygulanması gereken kurallar bütünüdür”.
Protokol kuralları; bir anlamda resmi görgü kurallarıdır. Resmi ilişkilerde izlenecek yol, yöntem ve görgü kuralları anlamına da gelir. Söz konusu kurallara uyulması nezaket açısından gereklilik, protokol açısından ise zorunluluktur. Kamusal ve sosyal yaşamda başta yöneticiler olmak üzere tüm çalışanların bilmek, uymak ve uygulamak zorunda oldukları kuralların biçimi ve davranışların bütünüdür. Kamusal yaşamda bütün iş ve işlemler protokol kuralları çerçevesinde yürütülmektedir.
1.2 Protokolün Kapsamı ve Uygulama Alanı
Protokolün temel uygulama alanı ulusal ve uluslararası ilişkiler, diplomatik ve resmi münasebetlerdir. Ülkeler arasında gerçekleştirilen karşılıklı ziyaretlerin hazırlıklarında ve icrasında, ulusal ve uluslararası toplantılarda, törenlerde, kabullerde, diplomatik temsilciliklere uygulanan ayrıcalık ve bağışıklıklarda protokol düzenlemelerine gidilmektedir.
Devlet protokolü, ulusal düzeyde uygulanan siyasi, askeri, mülki, kurumsal, adli, akademik, mali, sosyal ve spor protokolünün tamamını kapsamaktadır. Ulusal düzeyde uygulanan devlet protokolü çoğunlukla yazılı hale getirilmiş ve bu yazılı kurallar çerçevesinde yürütülmektedir.
Uluslararası protokol dediğimiz diplomaside ise genel kabul gören kurallar, gelenek ve teamüller çerçevesinde karşılıklık ilkelerine uygun olarak yürütülmektedir. Ülkelerin idari yapısı, mevzuatı, siyasi ve ekonomik durumu gibi nedenlerle ayrıcalık ve bağışıklık rejiminin uygulanması protokol düzenlemeleri ve uygulamalarında farklılıklar gösterebilmektedir.
Herhangi bir ülke ile gerçekleştirilen diplomatik münasebet öncesi protokol görevlilerince o ülkenin protokol düzenlemeleri hakkında bilgi sahibi olunur. İki ülke protokol düzenlemeleri karşılaştırılarak varsa ülkelerin çekinceleri ve değişiklik talepleri konusunda mutabakata varılarak programlar gerçekleştirilir.
Devletlerin uluslararası ilişkilerinde her şey protokol kuralı denilen ilişkiler ağı çerçevesinde yerine getirilmektedir. Burada mütekabiliyet esasları ve devletlerarası kurallar geçerlidir. Gerek devletlerarası ilişkilerde olsun, gerekse kurumlar arası ilişkilerde olsun uyulması ve uygulanması gereken protokol kuralları denilen çoğu şekli olan kurallara uyulmadığı zaman devletin ve kurumun itibarı sarsılır, kamuoyu önünde küçük düşürülmüş olur. Bunun için gerek devletler, gerekse kurumlar itibarlarını korumak için protokol kurallarından taviz vermemekte, basit protokol hataları yüzünden kriz çıkartmaktadırlar. Çünkü “Protokolde kimse kendi değildir, unvanı ve temsil ettiği makam önemlidir.”
Geleneklerin ve göreneklerin zamanla zorunluluk halini alması, kuralları oluşturmuştur. Her türlü beşeri ilişkilerde, kurallara uymak, protokolün önemini daha da artırmıştır. Bu kurallara uyulması, beşeri ilişkilerdeki samimiyeti, iş hayatında verimi, kamu kuruluşlarında yönetimin kumanda etkinliğini ve başarısını artırmaktadır. Protokol, gerek devlet hayatında, gerek iş dünyasında ve gerekse kişilerin günlük yaşantısında bilerek veya bilmeyerek, her gün uyguladıkları gelenek, görenek, görgü, nezaket ve beşeri ilişkiler denen kuralların bütünüdür. Protokol kuralları zaman içerisinde toplumların eğitimi, kültürel gelişimleri ve sosyal değişmeleriyle beraber sürekli değişim göstermiştir.
1.3 Protokolün Tarihsel Gelişimi
Protokol tarihi insanlık tarihi ve diplomasi tarihi kadar eskidir. İnsanoğlu var olduğu andan itibaren gerek toplu halde sorunsuz yaşamak, gerekse inancı gereği ibadette bulunmak, gerekse diğer devletlerle münasebette bulunurken birtakım kurallar geliştirmiştir. Geliştirilen bu kurallar zaman içerisinde değişime uğrayarak bugünkü halini almıştır.
Çinlilerin milattan 2500 yıl önce, bu gün büyükelçi konumundaki delegeleri, tam yetki ile donatarak, diğer devletlere yolladıkları, M.Ö. 1280 yılında Mısır’da II. Ramses ile Hititler arasında imzalanan anlaşmanın üst düzey bir elçi vasıtasıyla yapıldığı, Avustralya’nın en ilkel kabilelerinde karşılıklı sefirler gönderildiği bilinmektedir. Ayrıca bu vahşi kabilelerin bütün ilkelliklerine rağmen sefaret mensuplarını büyük bir konukseverlikle ağırladıkları da, konuya verilen önemi göstermesi bakımından ilginçtir.
Dünyada ilk diploması kuralı olarak kabul edilen Elçilerin dokunulmazlığı Yunanlılar tarafından kabul görmüş, daha sonra da Romalılar ve diğer ülkeler tarafından uygulanmıştır.
Eski dönemlerde ülkeye gelen elçiler ülke halkına tanıtılır, halk tarafından büyük bir ilgi ve saygı görürdü. Devletler, yurt dışına gönderdikleri elçilerinin her türlü masrafını karşılar, buna karşın elçilerin hediye ve para almalarını yasaklardı. Yine elçiler ülkeleri adına tam yetki ile anlaşmalar yaparlardı.
Romalılar ve Osmanlılar güçlü oldukları dönemlerinde başka ülkelere elçi göndermemiş, sadece gelen elçileri kabul etmiştir. Daha sonraları, onlar da elçi gönderme ihtiyacı hissetmişlerdir. Elçiler tarihin her döneminde bugünkü seviyede saygı ve itibar görmüştür. Çünkü onlara gösterilen saygı ve itibar ülkelerine gösterilen önem ve değer olarak algılanmaktadır. Elçilere yapılan en küçük bir saygısızlık büyük diplomatik krizlere sebep olmaktadır. Nitekim 13 Ocak 2010’da İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon, Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u makamına davet edip, bir süre kapıda bekletmesi, daha sonra da kendisininkinden alçak bir koltukta oturtması iki ülke arasında krize neden olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti 48 saat içerisinde İsrail’den özür dilemesini istemiş, özür gerçekleşmeyince Büyükelçiyi Ankara’ya çağırmıştır. Bunun üzerine krizin daha fazla büyümesini istemeyen İsrail Bakan Yardımcısı Ayalon Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığına yazdığı yazı ile Büyükelçi Çelikkol’dan ve Türk halkından resmen özür dilemiştir.
BEKAD İnsan Kaynakları Yönetim Dergisi