|
Girişimcilik Sanatı |
02-01-2019 |
GİRİŞİMCİLİK SANATI
Müthiş bir kavram dışardan bakınca, ama herkesin başaramadığı veya cesaret edemediği, bazende kendine yakıştırdığı bir kavram oldu. Yaklaşık 10-15 senedir iş hayatımıza hızlıca giren bu kavram “girişimcilik” nedir? Eğitimleri, akademileri, girişimcilerin gelişimleri, örnekleri, başarılı girişimciler, girişimci olmanın 5 temel yolu derken bugün bir çok kurumun girişimciyi destekleme hibe programları, gibi konularla iş hayatında sürekli rastladığımız bir kavram olarak yerini buldu.
Girişimciyi desteklemek aynı zamanda devlet ekonomisine kattığı değerlerle, dolaylı yoldan devlete destek vermek anlamına da geldiğinden, kendi işini kurmak üzere yola çıkan motivasyonu yüksek gençlere bir çok büyük kurum ve markalar da destek verdi. Onlara ödüller verildi, söz hakkı verildi.. Zaman zaman kendi başarı hikayelerini anlatma şansı verildi.
Motivasyonu yüksek olan gençlerin ise en büyük hedefi “kendi işinin patronu olmak”. Kendi işinin patronu olmak için kollarını sıvayan yeni girişimcilerin aynı zamanda inovatif fikirleri de olabiliyor. Bu fikirler gerçekten dahice de olabiliyor. Bunları da startup’lar olarak isimlendiriyoruz ancak bu kişilerin dışında kalan ve okuldan mezun olduktan sonra küçük sermaye birikimleriyle, bu sermaye genelde aile tarafından desteklenen kimi zamanda banka destek kredileri alınarak sağlanan sermayeler kendi alanlarında veya değil, küçük birer işletme açan ve bu işi geliştirmek üzere kolları sıvayan gençleri konu almaktadır. Bahsettiğimiz kişilerin çoğu üniversiteden mezun olduktan sonra iş arayışına giriyorlar. İş buluyorlar ancak bu işlerin ya ücretleri tatmin etmiyor onları ya da başka bir patronun sözünün geçtiği bir yerde çalışmaktansa kendileri küçük bir atölye, küçük bir dükkan ya da küçük bir ofis açarak işe başlıyorlar. Başlamadan önce konuyla ilgili birçok fikri olan bu genç arkadaşları, yakınları da oldukça motive ediyor. Şirket kuruluyor… İşletme ama destekle ama desteksiz olarak açılıyor. Girişimcinin kendisi, zaten adı üstünde girişimci olduğu için enerjisi ve motivasyonu iş geliştirmeye araştırmaya oldukça yatkın bu konularda kendilerini geliştirmeye açık kimseler oluyor. Buraya kadar görüldüğü gibi tablo çok güzel.
Herkes Steve Jobs gibi olmak ister…
Elimizde birbirinden ilham verici girişimcilik hikayeleri olsa da Steve Jobs iyi bir örnek fakat bir de madalyanın diğer yüzüne bakalım. İşini büyük heyecanlarla kuran girişimcilerden kaç tanesinin, 3 sene sonra yeni girişimler gerçekleştirerek işini büyüttüğünün ya da kazançlı bir işletmeye dönüştüğünün oranlarına ne kadar bakıldığının sorgulanması da gerekmez mi? Hatta bırakalım kazançlı bir işletme olmayı, kaç tanesinin 1 sene sonunda hala ayakta kaldığını ya da nasıl kaldığını bir sorsak? Bazen yazılı ve doğru bir stratejinin olmaması, bazen acımasız rekabet, bazen yanlış ortak seçimi sebepleri bu işletmelerin sürekliliğinin sağlanamaması için sadece belli başlı sebepler olarak sayılabilir.
Eğer işletme bir kredi veya aile desteğiyle (anne-baba-eş-akraba vb.) sağlanan sermayelerle açıldıysa, bu işletmenin para kazanamaması demek girişimcinin bu borcu ödeyememesi anlamına gelir. İçeride çalışan personel varsa bu durum, çalışan personelin ücretlerinin, ofis dükkan kiralarının ödenememesi anlamına gelir. Bu durumun yaşattığı stres kişide zaten doğru karar verebilme yetilerinin de ortadan kalkmasına sebep olacaktır. Ve girişimci bir şekilde, katlanarak büyüyen bu zararı durdurmak zorundadır. Bunun için yatırımını devretmek akıllara gelen en pratik ve karlı çözümdür. Devredemezse? Bu heyecanlı girişimci gencin, başarısızlığının yaratacağı psikolojik sorunlar şöyle dursun, borçlu olduğu ve yatırım sırasında destek veren eşinin annesinin babasının kardeşiyle de yaşadığı durumlar ve aralarındaki ilişkilerde oluşacak çatlaklar gibi bir çok krizle karşı karşıya kalınabilir.
Bütün girişimlerin başarılı olması sadece iyi bir temenni olurdu… Bunu hepimiz biliyoruz. Bu yazılanlar, girişimciliğin desteklenmemesi anlamına da gelmemektedir. Üreten, yeni ve inovatif fikirlerle kendi işinin patronu olmak isteyen gençler için yapılan her türlü destek ve proje değerlidir. Başarılı olamayan girişimleri her yerde anlatarak, girişimci olmak isteyen ve parlayan birer yıldız olan bu gençleri de demotive etmemek gerekli aksine başarılı örneklerle cesaretlendirilmelidirler.
Ancak bu desteklerle açılan ve sonrasında sürekliliğini sağlayamayan işletmeleri de mercek altına almaktan bahsediyorum. Kastettiğim; bu işletmelerin ne gibi sebeplerle devamlılık sağlayamadığını daha çok araştırmak ve bulunan bulgularla bu yönde projeler geliştirmektir. Bu bulgularla işletmesini henüz açacak olan gençlere bazı gerçekler gösterilerek yaşanmış tecrübelerden fikir oluşturulması için platformlar yaratılabilir. “kenarda bulunan bu paramla da şöyle bir girişimde bulundum” diyenlerin dışında kalan girişimcilerin bilgi, strateji, Pazar yaratma, satın alma süreçleri yönüyle desteklenmesi için de yapılabilecekler var. Ulusal markalar, sosyal sorumluluk projelerini bu yöne çevirebilirler. Bu konularda daha çok proje üreterek bu işletmelerin de markalaşmaları sürecini destekleyerek iş ortaklıklarına gidebilirler, onlara mentörluk sağlamak konularına eğilebilirler.
Girişimcilik konusunda gençleri motive etmek kadar, motive olmuş ve işletmesini açan gençlerin işletme kuruluşunun 1. veya 2. Senesinde bir dinlemek gerekliliğinden bahsediyorum. Aksi takdirde bu durumun oluşturacağı sosyo-psikolojik sorunlarla mücadele etmek durumunda kalan bir toplum haline gelebiliriz.
Kobiler ekonominin can damarını oluşturmaktadır, Girişimciler inovasyonu sağlayan heyecanlı, dinamik ve kararlı kişiler topluluğudur. Ülkenin kalkınması ekonominin büyümesi için yeni girişimcilere her daim ihtiyacımız vardır.
‘’Girişimcilik fırsatları görebilme sanatıdır’’
Güzel ülkemizde Girişimciliğin arttığı, büyüyen, üreten, sağlıklı ve başarılı bir 2019 yılı diliyoruz…
BEKAD İnsan Kaynakları Yönetim Dergisi